Yıllardır eşimle ünlü sanatçımız İdil Biret'in konserine gitmeye çalışırdık ama her sefer bilet bulamama sorunu sebebiyle geçen Pazar akşamına dek bu konuda başarılı olamamıştık. Sonuçta azim yaptık ve bu unutulmaz konsere gittik.
Sizlere önce konser mekanından bahsedeyim : Süreyya Operası bence Kadıköy belediyesinin en önemli kültür hizmeti biz Kadıköylüler için, yıllarca sinema olarak kullanılan tarihi yapı aslına göre restore edilerek 3 yıl evvel opera olarak açıldı. Şimdi devlet opera ve balesinin temsilleri ve İdil Biret, Şefika Kutluer, Borusan Quartet gibi dünyaca ünlü sanatçı ve orkestralarımız ve yabancı sanatçıların konser verdikleri bir kültür merkezi.
Konser ile alakalı yazı öncesi biraz sanatçıları tanıtayım:
Alexander Rudin: Viyolensel ve piyano eğitimi alan sanatçı 1960 Moskova doğumlu. 1976-1982 yılları arasındaki çalışmalarıyla pek çok uluslararası ödül aldı. Solist olarak Royal Filarmoni, Viyana Senfoni,Münih Oda orkestrası gibi orkestralarla çalıştı. Ayrıca orkestra şefi olarak pekçok orkestra ile çalıştı.
İdil Biret: İdil Biret’in müziğe olan ilgisi 2 yaşında başladı. Dört yaşında Bach'ın prelüdlerini çalmaya başladı. İlk derslerini Mithat Fenmen'den aldı. 1948 yılında, henüz yedi yaşındayken, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Biret'in yurt dışında eğitiminin gereksinimlerinin karşılanması için TBMM'ye bir teklif sundu. Bu teklif sonucunda İdil Biret için özel olarak çıkartılan kanunun adı "Harika Çocuklar Kanunu"dur. Bu kanun çerçevesinde eğitimi için ailesiyle birlikte Paris Konservatuarı'na gönderilen Biret, burada 20. yüzyılın önemli pedagoglarından Nadia Boulanger ile çalıştı. 8 yaşında paris radyosunda ilk konserini verdi. Fransız piyanist Alfred Cortot'dan dersler aldı. İdil Biret'ten ömrü boyunca "en değerli öğrencim" olarak söz eden hocası Alman piyanist Wilhelm Kempff, onunla müzikal ilişkisini] hayat boyu sürdürdü. Biret 11 yaşındayken Kempff ile Mozart'ın İki Piyano İçin Konçertosu'nu Paris Champs-Elysees tiyatrosunda çaldı. Zaman zaman Kempff'in Positano'da verdiği master class'lara katıldı. Kempff'in 90. yaşı için düzenlenen konserde çaldı.
Biret, Paris Ulusal Konservatuarı’nı Yüksek Piyano, Eşlikçilik ve Oda Müziği dallarında birinci olarak bitirdiğinde 15 yaşındaydı. 16 yaşından itibaren çeşitli dünya sahnelerinde yer aldı. Amerika’daki ilk konserini 21 yaşında, Rachmaninoff’un Üçüncü Piyano Konçertosu’nu çalarak Erich Leinsdorf yönetimindeki Boston Filarmoni Orkestrası ile gerçekleştirdi. İlk Rusya turnesini piyanist Emil Gilels’in çağrısı üzerine yaptı ve bu ülkede büyük başarı kazandı. Yıllar içinde bu ülkede yüze yakın konser verdi. Biret beş kıtayı kapsayan konserlerinde Atzmon, Copland, Kempe, Keilberth, Sargent, Monteux, Fournat, Leinsdorf, Pritchard, Scherchen, Rozhdestvensky, Mackerras gibi ünlü şeflerle çaldı; Montreal, Berlin, Montpellier, Nohant, Royan, Dubrovnik, Atina, Ankara ve İstanbul festivallerine katıldı. Boston Symphony, Orchestre National de France, Orchestre Suisse Romande, London Symphony, Leningrad Philarmonic, Leipzig Gewandhaus, Dresden Staatcapelle, Tokyo Philarmonic, Sydney Symphony ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde dünyanın her yerinde konserler verdi.
Kraliçe Elisabeth (Belçika), Van Cliburn (ABD), Busoni (İtalya), Liszt (Almanya) gibi birçok uluslararası piyano yarışmasında jüri üyeliği yapan İdil Biret'in aldığı ödüller arasında "Lili-Boulanger" (Boston), "Harriet Cohen/Dinu Lipatti" (Londra), Polonya hükümetinin "kültür liyakât" ve Fransız hükümetinin "Chevalier de I'Ordre National de Merite" nişanları da bulunmaktadır. İdil Biret, 1971 yılından beri Devlet Sanatçısı'dır.
Bugüne kadar sanatını icra ettiği plak ve CD'lerin sayısı 80'i geçmektedir. Biret'in 60'larda ve 70'lerde Atlantik ve Finnadar için yaptığı kayıtlar romantik repertuvardan çağdaş bestecilere uzanan bir yelpazededir. Sanatçı 1980'lerde plak tarihinde ilk kez Beethoven senfonilerinin Liszt tarafından yapılan uyarlamalarının tamamını seslendirmiştir. Daha sonra Frederic Chopin'in bütün piyano eserleri, Johannes Brahms'ın bütün solo piyano eserleri ve konçertoları, Sergei Rachmaninoff'un bütün piyano eserleri Biret tarafından kayda alınmıştır. Bu icralar pek çok eleştirmenin hayranlığı ile karşılanmış ve sanatçının "çağımızın en önde gelen piyano ustalarından biri" olarak nitelenmesine yol açmıştır.1995'te Chopin'in bütün eserleri dizisi Varşova'da yapılan "Chopin Plakları Büyük Ödülü" yarışmasında jüri özel ödülünü almıştır. Aynı yıl kaydettiği Fransız besteci Pierre Boulez'in üç sonatını içeren CD Paris'te yılın "Altın Diyapozon" ödülünü almış ve Le Monde gazetesi tarafından 95 yılının en iyi plakları arasına seçilmiştir. Denirki Chopin eserlerini Chopin kadar güzel icra eder.
1997 yılında, 100. Ölüm Yıl Dönümü nedeniyle Brahms'ın tüm solo piyano eserlerini 5 konserlik bir dizide seslendirmiştir. Biret ayrıca 2002'de Ligeti'nin etüdlerini kayda almıştır. Biret dünyanın en geniş repertuvarlı piyanisti ünvanını taşımaktadır.Biret'in Stravinsky'nin "Ateş Kuşu" süiti uyarlaması, hocası Kempff'in uyarlamalarını çaldığı plaklar da önemli kayıtlardandır. Biret, 2007 yılında Chopin yorumları nedeniyle Polonya Cumhurbaşkanı tarafından "Üstün Hizmet Nişanı" ile onurlandırılmıştır.
İdil Biret, daha önce tamamını plak haline getirdiği ve konserlerde seslendirdiği Beethoven senfonilerinin Liszt uyarlamaları dizisine 2000'lerde bestecinin tüm konçerto ve sonatlarını kayda alarak devam etmiştir. 2008'in Aralık ayında 5 kıtada piyasaya çıkan "Beethoven edisyonu", bestecinin konçerto, sonat ve senfonilerinin ilk toplu sunumu olmaktadır. Bu serinin tümü sanatçıya ait bir etiketle çıkmıştır
Gelelim konsere bun u size altta eşimin kaleminden aktaracağım;
"SAAT : 20:00
TARİH : 28.KASIM.2010 PAZAR
SANATÇILAR : İDİL BİRET ( PİYANO )
ALEXANDER RUDİN ( VİYOLONSEL )
PROGRAM : BEETHOVEN – BRAHMS
Yaklaşık bir ay evvel aldığımız biletler ( İDİL BİRET konserine gidebilmek için üç senedir uğraşıyoruz.) artık cüzdanımdan çıkmak için can atıyorlardı.O günün sabahında her konsere gidiş öncesi olduğu gibi,çok heyecanlıydım.Akşamın olmasını iple çekiyordum nede olsa koskoca ; bence piyanonun DİVASI İDİL BİRET’i dinlemeye gidecektik.Programda çok iyiydi BEETHOVEN – BRAHMS daha ne olsun. Konser saatine kadar biraz evde Pazar keyfi yaptık sonra akşam üzeri evden çıkıp biraz alışveriş merkezi gezisinden sonra saat 18:00 gibi KADIKÖY’e indik.Güzel bir tur yaptık zaten Kadıköy’ün akşam güzelliğini anlatmaya gerek yok her yer ışıl ışıl,insanlar cıvıl cıvıl güzelliğine ayrı bir güzellik katıyor.Tabii bu arada bu güzel günü epey bir hüzne boğan HAYDARPAŞA yangını; o gün içimizi ayrı bir yaktı kendiyle birlikte.Daha sonra bir güzel karnımızı doyurduktan sonra nihayet konser saati geldi.
Süreyya Operasının önündeki kalabalık görülmeye değerdi doğrusu yaş ortalaması biraz yüksek olsa da arada gençler ve annelerinin elinden tutup gelen bıcır bıcır konser için giyinip süslendiği belli olan minikler de vardı.Konserin başlamasına 15 dk. kala Süreyya Operasının o büyülü atmosferinde oturuyorduk işte,yerimizde süperdi en önde sahne ortası…Salon yavaş yavaş dolmaya başlamıştı,konserin başlamasına 5 dk. kala localarda dahil olmak üzere artık salonda oturacak yer kalmamıştı.Artık heyecan doruktaydı,sabırsızlığım daha da artmıştı.
Konserin başlayacağını gösteren zil sesinin ardından, salon ışıkları kapandı.artık sahne ışıl ışıldı sanki misafirinin büyüklüğünün oda farkındaydı ve işte İDİL BİRET karşımızdaydı ALEXANDER RUDİN’de onunla birlikte,her ikisi de son derece güler yüzle ve kibarca bizleri selamladıktan sonra programa başladılar.Piyanodan dökülen notalar,viyolonselin buğulu sesiyle daha büyülü bir hal almıştı.Bazen coşuyorlar.bazen o kadar sakinleşiyorlardı ki müziğe kendimi kaptırdığımdan olsa gerek,bütün hücrelerime kadar rahatladığımı hissedebiliyordum.Beethoven’in ardından çok kısacık bir arar verdikten sonra Brahms’a geçmişlerdi yine çalınan eser süperdi alıp götürüyordu insanı yaklaşık saat 20:45 civarında ilk ara verildi.İnsanlarda çıt çıkmıyordu kendi aralarında yorumlar yapıp konuşanlar haricinde.Umduğumdan daha muhteşemdi arada yerimden bile kalkmadan 15 dk. Geçti programın ikinci yarısı için yine sahnedeydiler,insanların çılgın alkışları arasında ilkinde olduğu gibi yine hiç konuşmadan başlamışlardı.Parmakları sanki büyülüydü öyle güzel dokunuyordu ki tuşlara öyle nazik,öyle sevecen yılların dostluğunu paylaşıyorlardı besbelli.ALXANDER RUDİN ise bütün konser boyunca gözleri kapalı sanki başka bir boyutta viyolonselin tellerinde gitti geldi oda sahnede devleşti eserlerle birlikte.
(Konser sonrası hatırası Bohlener ailesi İdil Biret ile)
Her şeyin bir sonu olduğu gibi bu güzel büyülü gecenin de sonu gelmişti.Konser bitmiş bizi selamlıyorlardı herkes ayakta alkışlıyordu sahneden ayrıldılar ama yoğun alkışlardan dolayı tekrar sahneye dönüp bis yaptılar en son çaldıkları eserin son bölümünü önlerindeki notaları kaldırıp ezbere çaldılar,tekrar bizleri selamlayıp sahneden ayrıldılar.Ve işte konser bitmişti içimizde tüm güzellikleri bırakarak.Salondan dışarı çıktık üzerimizi giyindikten sonra sanatçı odalarının yolunu tuttuk ( daha önce bize konser bittikten sonra sanatçıların imza verecekleri duyurulmuştu. ) Uzun bir beklemenin ardından Bülent ( Bohlener ) ve ben evden her ihtimale karşı yanımızda olsun diye götürdüğümüz CD ve PLAK ile birlikte İDİL BİRET’in yanındaydık.Sıcak güler yüzlü bir karşılamayla sohbete başladık daha sonraki programları ve bu akşam ki muhteşem konseri ile ilgili sonra ben CD’yi imzalaması için uzattım imzaladıktan sonra sıra Bülent’e ( Bohlener ) geldi PLAK’ı imzalaması için uzattığında çok şaşırdı 1972 tarihli bir plağı olduğu için teşekkür edip imzaladı.Ricamızı da geri çevirmedi o geceyi daha da ölümsüzleştirmek adına birde fotoğraf çektirdik,odadan dışarı çıktığımızda İDİL BİRET’in eşi ile ALEXANDER RUDİN sohbet ediyorlardı.Konser sonrası fuaye salonunda sergilenip satışa sunulan CD’lerin içinde kendisine ait bir tek bile CD bulamadığımızdan dolayı, bizde kendisine teşekkürlerimizi sunarak konsere ait programı imzalattık.
Böylece muhteşem bir Pazar gününün ardından müziğin büyüsüyle evimizin yolunu tuttuk.İnşallah daha nice güzel eserleri hep onun büyülü parmaklarından dinlemek ümidiyle…..ve sizlerle paylaşmak dileğiyle hepinize sonsuz SEVGİLER……
Mine ŞAMAN
( Mrs.BOHLENER )"
Son duruma göre bence Mine Hanım müzik yazılarını yazmalı, Bülent Bey ise gezi yazmalarını yazmalıdır :)
YanıtlaSilŞaka tabii ama Mine Hanım'dan daha çok yazı isteriz!