Konser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Konser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Aralık 2012 Pazartesi

Ozan Musluoğlu My Best Friends Are Pianists yeni albüm dinletisi 23.12.2012


Bu Pazar çok güzel bir etkinliğin bir parçası olduk eşimle, değerli sanatçımız ve kontbas ustası Ozan Musluoğlu yeni albümünü yapmış ve bu albüm bir kaç gündür piyasaya verilmişti. Ozan bey bu üçüncü albümde farklı ve ülkemizde ilk kez uygulanan ve bir o kadar da zor bir konsepti uygulamış.


Yeni albüm on iki özgün caz eserden oluşuyor ve herbiri ülkemizin değerli piyanistlerinin besteleri. İşte bu besteleri her piyanist Ozan Musluoğlu ve davulda Ferit Odman ile yorumlamış ve ortaya muhteşem bir albüm çıkmış. Albümün ismi My Best Friends are Pianists ve albüm Equinox firması tarafından Tepe Nautilus’un katkılarıyla çıkmış. Bu albümü detaylı olarak sizlere ayrı bir yazı ile tanıtacağım ama şimdi konumuz muhteşem konser.

Ozan bey bu işi nasıl ayarladı anlaması çok güç ama imkansızı başararak konsere albümüne el veren tüm piyanist dostlarını getirmeyi başarmıştı, yani kısaca böyle çok değerli müzisyeni bir konserde bir arada görmek bence imkansız ama işte asla imkansız dememeli.

Tepe Natautilus’un  kurduğu açık mekanda sandalyelerimize kurulup saat 15:00’te başlayacak dinletiyi sabırsızlıkla bekliyorduk ki, o an geldi, albümde yer alan on iki ayrı bestenin bestecileri olan piyanistlere tek tek Ozan Musluoğlu ve Ferit Odman ile sahne alıp eserlerini icra ettiler.

Ben ise eşimle bir yandan muhteşem eserleri dinlerken bir yandan da kameramla her piyanisti Ozan Musluoğlu ve Ferit Odman ile fotoğrafladım. En azından orada olamayanlar için ortamı bu yazıda biraz olsun aksettirebileceğimi düşündüm altta fotoğrafları bulabilirsiniz. Konser öncesi Ozan bey ile görüşme fırsatım olmadığı için kendisinden video çekmek için izin alamadım, o nedenle konser videolarını bu yazımda bulamayacaksınız.










Bu harika dinleti iki saat kadar sürdü, her bir piyanist ile beraber basta Ozan Musluoğlu ve davulda Ferit Odman eserleri icra ettiler ve bunu yaparken on iki farklı duygu ve tarza göre performans yaptılar, muhteşemdi, sonrasında başka bir sürpriz daha Ozan bey yapmış, alt kattaki D&R’da dinletide yer alan tüm sanatçılarla beraber albümünü imzalayacaklarını duyurdu. Düşünün hem Ozan Musluoğlu ve Ferit Odman ve hem de on iki ünlü caz piyanisti imza veriyor. Bu olayda sanırım bir ilk. Ne yazık ki bu kısıma Tuluğ Tırpan ve Kerem Görsev katılamadılar ama diğer on piyanist oradaydılar.









İmza etkinliği benim açımdan da çok isabetli oldu, sanal ortamdan uzunca süredir tanışıklığımın olduğu Selen Gülün, Uraz Kıvaner, Çağrı Sertel, Baki Duyarlar ile yakinen tanışma olanağım oldu. Ayrıca Ayşe Tütüncü’yü ilk kez orada tanıma fırsatım oldu. Ve Ferit Odman, biz kendisini ailecek çok seviyoruz sanki ailemizden biri gibi sıcak, içten, çok samimi bir insan. Zaten Ozan beyi saymıyorum bile, öyle sıcak kanlı, içten ve samimi bir insan ki, umarım ileride yine kendisi ile görüşme ve konserini izleme fırsatım olur.

Bu albümü harika bir çalışma olmuş hem kendisi ve hem de tüm emeği geçenlere teşekkür etmek gerek, ayrıca bu müstesna çalışmayı hemen tüm caz severlerin alması gerek. Ozan beyden bunun devamını My Best Friends are Guitarists, My Best Friends are Sax players, My Best Friends are Trumpet players, My Best Friends are Singers……şeklinde yakın gelecekte bekliyoruz.

15 Ekim 2012 Pazartesi

Kerem Görsev Jazz Chamber Konseri


(Foreign followers, English version of this review after Turkish one)

Bu sefer sizlere benim de dinleyici olarak katıldığım güzel bir konserden bahsetmek istiyorum, küçük bir not yazımızdaki fotoğraflar ve videolar bana aittir. Yaz'dan kalma son günlerde Kanyon/İstanbul'da Caz Havası etkinlikleri tekrar başladı ve ilk konuk ise Kerem Görsev Trio idi. Konserde gruba çellist Sedef Erçetin de konuk sanatçı olarak eşlik etti.

Jazz Chamber fikri nereden çıktı önce biraz buna değinelim. Kerem Görsev'in bestelerini yaylı çalgılar üzerine düzenleme fikri ile sanatçının Sedef Erçetin ile çalışmaları başlar ki bu arada zaten Londra ve St.Petersburg orkestraları ile sanatçının yaptığı çalışmalar da büyük başarı bu süreçte kazanmış idi. Jazz Chamber projesinde ise müziğin daha küçük mekanlarda icra edilmesi fırsatı doğdu ve bu bağlamda Sedef Erçetin farklı konserlerde sanatçı ve grubuna eşilik etmektedir. Burada bahsettiğim konser ise bunun en yeni örneği olmakta.

14 Ekim'de düzenlenen halka açık bu konser iki bölümden oluşmaktaydı, her iki bölümde de başta dört parçayı trio ve Sedef Erçetin birlikte yorumladı, geri kalan kısımlarda ise Kerem Görsev'in deyimiyle Trio çoştu.

Çellonun yer aldığı görece çok daha yumuşak bir caz müziğinin icra edildiği kısımlar sonrası harika doğaçlamaların ve karşılıklı soloların yer aldığı coşkulu bölümleri dinlerden nasıl ilk kısımda ruhunuz dinlenmişse bu kez de muhteşem caz ezgileriyle ruhunuz kıpır kıpır oluyordu. Konser sırasında seçilen parçalar içinde caz standardları da vardı bolca Kerem Görsev'in harika besteleri de.

Aslına bakarsanız Kerem Görsev Trio'yu dinlemek çok farklı bir zevk, üç sanatçı da enstrumanlarına çok hakimler ve yılların verdiği deneyimle birbirlerini çalarken dikkatle dinliyor ve aralarında harika bir iletişim kuruyorlar, yeri geliyor Kerem Görsev piyanosu ile harika bir solo atıyor yeri geliyor onu Kağan Yıldız kontrbası ile yaptığı inanılmaz sololarla izliyor ve Ferit Odman işte caz davul budur diye muhteşem davul sololar atıyor. Bu konserde de aynı kollektif çalışma vardı hani bir laf vardır leb demeden leblebiyi anlamak derler işte bu trio için en doğru söz bu Kerem Görsev leb deyince Kağan Yıldız le diyor ve ardından Ferit Odman bi diye olayı tamamlıyor.


Birazda Kerem Görsev Trio hakkında haber verecek olursak Kağan Yıldız'dan öğrendiğime göre grup Mart ayında yeni albüm kayıtları için yurtdışına gidiyor bu albümde yine Alan Broadbent ile birlikte yapılacak ki grup bir önceki albüm Therapy'de de sanatçıyla beraber çalışmıştı ve bir müjde daha yeni gelecek albümde yine büyük orkestra eşliğinde gerçekleşecek.

Altta/Below konserden trio'daki uyuma dikkat, look at the great harmony of the trio from the concert



English Version:

This time I want to tell about a great concert that I participated as an audience and a small notice all photos and videos on this review were taken by me. In the last hot days, Caz Havasi activities are began with Kerem Gorsev Trio with quest musician Sedef Ercetin on cello.

First let me explain to you how the idea Jazz Chamber emerged. Kerem Görsev's  idea of ​​organizing his compositions on string begins with the works that he made with cellist Sedef Ercetin and also his albums, made together with London and St.Petersburg Phillarmonic orchestras, gained a huge success during this process. By the help of Jazz Chamber idea Kerem Gorsev can make music in small areas than the bigger ones required for big orchestras. This concert is the sample of this kind work.


This concert consisted of two parts and in both parts at the beginning trio played four songs with Sedef Ercetin and after they made great improvisations and program consisted of jazz standards and also Kerem Gorsev's compositions.

Listening to Kerem Gorsev Trio is a so different taste, three of them are real virtuoso and they are listening to each other while playing and communicate to each other. They are sharing solos and they are like a tooth of a gear.

Lastly, some news about new Kerem Gorsev Trio album, they will go to abroad for its recording on March 2013 according to info that I got from Kagan Yildiz and in this project they will work with Alan Broadbent and a great orchestra again like they did in their present album Therapy.

Below/altta Ferit Odman's great drum solo and sorry for the video, sometimes it turns to blurred...

16 Şubat 2012 Perşembe

Ferit Odman Quintet feat. Vincent Herring konserleri



Müzik sever dostlar, bildiğiniz gibi değerli caz baterist Ferit Odman'ın Equinox Müzik' ten basılan ilk iki albümünün yorumlarını sizlerle blogta paylaşmıştım. Sanatçının ilk albümü Nommo ile ilgili yazıma buradan ve ikinci albümü Autumn In New York ile ilgili yazılarıma ise  buradan  ve şuradan ulaşabilirsiniz.

Benim tarzında biraz Cozy Cole, biraz Gene Kruppa, bir tutam Max Roach algıladığım ama bunun ötesinde kendine ait harika bir çalma sitili olan Ferit Odman ikinci albümünün tanıtım konserlerine başlıyor. Konserlerde albümde de yer alan Amerikalı sanatçı Vincent Herring'de kendisine eşlik edecek

Ferit Odman Quintet feat. Vincent Herring konserleri: 

17 Şubat : Borusan Müzikevi İstanbul
18 Şubat: 15. Ankara Jazz Festival

İstanbul'daki konsere gidecek şanslı müzikseverlere iyi eğlenceler yerlerinde olmak isterdim ve tabii Ankaralı caz severlere de iyi dinletiler...

 Altta Ferit Odman'dan Swing teknikleri....

 

23 Ocak 2012 Pazartesi

Kerem Görsev Trio konserinin ardından...


Geçen Cumartesi gecesi çok güzel bir dinletiye katıldık eşim ile birlikte Kozyatağı Kültür Merkezi’nde. Kerem Görsev Trio harika bir müzik ziyafeti salonu tamamen dolduran biz caz severlere sundu. Sağolsun sanatçımız bizi davet etmişti.

Bu benim Kerem Görsev, Ferit Odman ve Kağan Yıldız’ı ilk kez bir konserde seyredişim oldu, her ne kadar bu üçlünün tüm çalışmalarına sahipsemde, canlı performans her zaman çok farklı ve güzel.

Konser öncesi Ferit Odman ile uzun bir sohbet imkanı bulduk yaptığı albümlerden, LP’si ile ilgili kayıt olaylarından ve gelecek tasarılarından konuştuk. Sağolsun beni ilk kez gördüğü halde hemen tanıdı. Çok samimi , ilgili nazik bir insan, muhteşem müzisyenliğine ek olarak. Hemen yanımda götürdüğüm LP ve CD lerini imzaladı hem de Kerem Görsev’den götürdüğüm iki CD’sine imza aldı.

Konser 20:30’a doğru başladı ve henüz ilk parçada bu üç sanatçının ne denli uyumlu olduklarını hissettim. Yani Kerem Görsev leb derken Kağan Yıldız le diyor Ferit Omdan ise bi diyerek tamamlıyor.  Aralarında müthiş bir senkronizasyon var.

Gözlemlediğim Kerem Görsev çalarken piyano ile bir bütün olarak tamamıyla dışarıyla bağlantısını kesiyor ve bu ise virtüöz olarak piyanoda müthiş hakimiyetine sebep oluyor. Aynı zamanda çalarken Kağan Yıldız veya Ferit Odman ile bakışlarıyla temas kurarak harika bir uyum içinde olayı götürüyor.

Yeri gelmişken Kağan Yıldız’ın kontrbas üzerindeki hakimiyetine hayran oldum demek isterim, bazı parçalarda tek ya da Ferit Odman eşliğinde yaptığı sololar var ki insan dinlerken hiç bitmesin diyor. O da tıpkı Kerem Görsev gibi sololarda kontrbası ile ayrı bir dünyada gibi çalıyor.

Ve Ferit Odman, ülkemizin en geç ve bence en müthiş caz davul ustası, bateride müthiş bir hakimiyeti var. Bu hem kendi solo albümlerinde ve hem de Kerem Görsev trio’da böyle. Konser sırasında muhteşem bateri sololarını dinleme olanağı bulduğum için çok şanslıyım, albümleri evde dinlerken aldığınız hazzın defalarca fazlasını alıyorsunuz, şiir gibi çalıyor.


Konser sırasında Kerem Görsev genelde kendi bestelerini çalmayı tercih ettiğini belirtti ki bu da iyi bir şey çünkü besteleri çok güzel ama istek üzerine bir Amerikan caz standartı çaldı. O parçayıda şu adlı filmin müziğidir ve bestecisi falancadır deyip seyirciye sordu, doğru yanıt Moon River idi ve bir seyirciye bu yanıtı veren imzalı CD sini hediye etti.

Konserde Orange Juice, Diversion gibi albümlerinden bir seçki sundu, annesi için bestesi olan Respect ve babası için olan I Remember Your Face çok etkileyici idi. Ayrıca sonlara doğru Fertit Odman’ın yanına gelip beraber bateri çalması unutulmazdı, ve bateride de bir usta bence kendisi, hoş bir anı olarak çalarken bir bageti kırıldı.

Konser öyle güzel idi ki, sonuna nasıl geldik anlayamadım, saat 22:00 civarı her güzel şeyin olduğu gibi bu güzel konserinde sonu gelmişti.

Konser sırasında verdiği bilgiye göre 2013’te yeni albümü gelecek Alan Broadbent şu an aranjeleri yapmakta bu yedi parçalık albümün, trio olarak New York Filarmoni eşliğinden Amerika’da albüm kaydedilecek. Benim Twiter’dan takip ettiğim kadarıyla yarıdan fazla parçanın aranjesi bitti gibi, kısacası müthiş bir albüm yolda.

Konser sonrası CD imzalama sırasında ise Kerem bey ile tanışma fırsatı buldum ayak üstü biraz konuştuk ve daha uzun bir sohbet için sözleştik, çok kalamadı sonuçta konserdeki performans sonucu ter içindeydi. Yine Ferit Odman ile biraz sohbet ettik beni şapkamdan ötürü hemen tanıyacağını düşünmüş ama ben şapkasız gittim yine de hemen tanıdı ama konser sonrası şapka nerede diye sormadan da edemedi J

Bu arada Kerem Görsen Trio ile Alan Haris 24 Şubat’ta Boruran Sanat evindeler 17 Şubat’ta ise aynı yerde Ferit Odman’ın Autumn In New York albüm tanıtım konseri var aman not edin ve kaçırmayın.

** Fotoğrafları konser sırasında çektim buradaki evet sayıları az ama konseri can kulağıyla dinlemek daha önemli idi benim için...
*** Ne yazık ki Kağan Yıldız ile tanışma fırsatım olamadı artık bir daha ki sefere...

5 Ekim 2011 Çarşamba

Arkas Trio Klasik Müzikte yeni bir topluluk

             
Geçen Cuma akşamı gelen davetiyeye icabet ederek St.Antuan Kilisesi'nde Arkas Trio' nun dinletisine katıldım.

Aslında büyük firmaların bu tarz gruplarla klasik müziği desteklemesi çok yerinde bir davranış bence, bu desteklerle inanıyorum ki klasik müzik daha büyük dinleyici kitlesine ülkemizde ulaşacaktır.


Biraz grubu tanıyalım; kemanda Tuncay Yılmaz, viyolenselde Gustav Rivinius ve piyanoda Emre Elivar'dan oluşmakta.

Tuncay Özyılmaz aralarında Sofya Filarmoni, Moskova senfoni, Stuttgart ve Moskova Musica Viva orkestraları, BBC Concert Orchestra gibi yabancı ve tüm Türk orkestraları eşliğinde konserler vermiş devlet sanatçımızdır. Şu ana del dört albüm yapan sanatçı 1827 yapımı Giuseppe Marconcini kemanıyla icra yapmaktadır

Gustav Rivinius dokuzuncu Çaykovski Yarışması'nda ilk ödül kazanan Alaman sanatçıdır. Oda müziği alanında Lars Vogt, Christian Tetzlaff, Sharon Kam gibi meslektaşlarıyla önemli çalışmalar yapmıştır. Santçı Beethoven çello sonatının tamamını, Brahms, mBoccherini ve Zimmermann gibi bestecilerin eserlerini ayrıca kaydetmiştir.

Emre Elivar ondokuz yaşında Ankara Devlet Konservatuarı'nı bitirdi ardından Alman devlet bursu ile gittiği Dresden ve Berlin Müzik Yüksek okulları'nı birincilikle bitirdi.Sanatçı Borusan filarmoni,Bilkent Senfoni,Konzerthausorchester Berlin, Dortmunder Philharmoniker gibi yerli yabancı pek çok orkestra eşliğinde konserler vermiştir.

Trio konseri için alttaki şekilde bir program seçmişti:

Joseph Haydn/ Trio No:39,Hob.XV:25, Sol majör/G Majör

Felix Mendelsohn/ Trio No:1, Op:49, Re Minör/D Minör

Johannes Brahms / Trio No:1, Op:8, Si Majör/ B Majör

Gecede önce kilise bahçesinde ufak bir kokteyl oldu, bu esnada Rahmi Koç, Ertuğrul Özkök, Doğan Hızlan, Tema Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca gibi klasik müziği gönülden destekleyen kimselerinde davete icabet ettiklerini gördüm

Bana göre iyi bir klasik müzik dinleyicisi iseniz özellikle oda müziği ile sıkı ilişkiniz olmalı çünkü ayrıntı oradadır ve Arkas Trio cidden iyi bir oda müziği üçlüsü.

Oda müziği dinlemek için en iyi mekanlar neresi derseniz kiliseler, Mezzo diye bir TV kanalı var orada izleyin konserler hep kiliselerde verilir muhteşem akustik ortamdan ötürü ve St.Antuan'da cidden harika bir akustiğe ve muhteşem bir mistik ortama sahip gecede bunu bir kez daha hissettim. Her tınıyı mikrofonsuz ortamda mükemmelen duydum. Sizlerle burada konser esnasında cep telefonumla çektiğim bir kaç kare fotoğrafı da paylaşmaktayım.

Trio oda müziğinde başarılı eserler veren üstte yazdığım bestekarların eserlerini mükemmel yorumladı özellikle Haydn' ın Trio No:39 eserinde yer alan Poco Adagio halen kafamda çalmakta ne muhteşemdi ki biste de tekrar çaldılar.

Klasik müzik severler bence Arkas Trio' yu yakında takip edin çok iyiler ve bu sezon bolca konserleri olacak.

Altta sizlerle Pocco Adagio eserini farklı bir üçlünün yorumuyla paylaşıyorum...

24 Mayıs 2011 Salı

Madeleine Peyroux Konseri' nin ardından



Eşimle birlikte günümüz caz yorumcularının en iyilerinden olan Madeleine Peyroux konserini seyretmek üzere  14 Mayıs Cumartesi gecesi İş Sanat’ta gittik.

Madeleine Peyroux 1974 doğumlu Fransız kökleri olan Amerikalı yorumcu, şarkı yazarı ve gitarist. Ben sesinin rengini büyük yorumcu Billie Holiday’e hep benzetirim ve o nedenle ondan şarkı dinlemekten çok büyük keyif alırım.

Sanatçının müziğine Billie Holiday, Bessie Smith, Patsy Cline, Edith Piaf, Leonard Cohen, Johny Mercer, Charlie Chaplin ve Bob Dylan’ın etkileri yadsınamaz.

Peyroux şarkı söylemeye on beş yaşında başlar ve on altı yaşında The Lost Wandering Blues & Jazz grubuyla birkaç yıl Avrupa’da turneye çıkar ve caz standartlarını seslendirir.

Bu deneyimleri 1996’da Atlantic Records’ tan yayımlanan ilk albümü Dreamland’ de görülür ve ilk albüm ile 21.yüzyılın Billie Holiday’ i olarak adlandırılır.

Sonraki altı yılı Paris’te geçirir ve arada Amerika’daki kulüplerde sahne alır. 2004 yılında ikinci solo albümü Careless Love gelir ve başarı kazanır.

Üçüncü solo albüm ise 2006’da Half Way To Perfect World adıyla yayımlanır. Albümde yine özenli şekilde parçalar seçilmiştir. Tarzını etkileyen Charlie Chaplin’ den Smile, Leonards Cohen’den Blue Alert ve Half Wat To Perfect World bu albümde yer alır.

2009 yılında ise sanatçı sadece yeni eserlerden ve kendi eserlerinden oluşan dördüncü albümü Bare Bones’ u çıkarır bunu takiben büyük bir turneye çıkar.

Sanatçı 14 Haziran’da çıkaracağı beşinci solo albümü Standing On The Rooftop albümünün tanıtımı kapsamında çıktığı yeni turnesi kapsamında İstanbul’da 14 Mayıs’ ta katıldığımız konseri verdi.

Arkasında bulunan ekip bu albümde yer alan müzisyenlerdi: Gitarist Chris Bruce ve Marc Riboton, basta Me’shell Ndegeocello ve davulda Charley Drayton

Bu kısa tanıtımdan sonra gelelim konser gününde şansımıza hava o gün tam baharlıktı malum bu yıl İstanbul’da Güneş’e hasret kaldık çünkü, öğleden sonra Avrupa yakasına eşimle geçtik, konsere dek Kanyon’da turlayıp güzel bir yemek yedik ve saat 19:00 gibi İş Sanat’a doğru yürümeye başladık. Bu arada bende heyecan var malum bu sesi çok seven birisi olarak heyecan normal olsa gerek. Neyse İş Sanat içinde sergilenmekte olan modern resimlere bir göz attıktan sonra kapıların açılmasıyla koltuklarımıza geçtik.

Gelen seyirci kitlesi hemen her yaştan olan sıkı bir caz seyirci topluluğuydu, konsere ilgi iyi olmalıydı çünkü salonda koltukların her iki sıra başlarına sandalyeler ayrıca konmuş ve dolu idi.
  
Ben Madeleine Peyroux’u albümlerde yer alan resimlerine göre hep ciddi bir kişi olarak düşünürdüm, bu kanım da ne denli hatalı olduğum sanatçı sahne alınca ortaya çıktı. Öncelikle özenti kıyafetler ve deli makyaj yok sanki dışarıda dolaşırken hadi gidip bir iki şarkı okuyayım der tarzında gayet normal bir kıyafet ile sahne aldı ve gelir gelmez ise hemen bizlerle diyalog kurmaya çalıştı öncelikle öğrendiği birkaç Türkçe sözcük ile ve sonra ise malum İngilizce ile.
Çok esprili bir insan şarkı aralarında ortaya bir laf atıp çeşitli esprilerle insanı güldüren sıcak bir yapısı var. Konser boyunca hep bizlerle iletişimdeydi.

Bu arada cidden iyi bir caz gitarist bunu konser esnasında yakinen gözlemledim, ses derseniz o ayrı bir güzellik bu kadar mı Billie Holiday gırtlak yapısı olur bir yorumcu da.

Konsere hemen yeni albümden parçalarla başladı ve yeni çıkacak albümün tamamını okudu. Benim canlı performansta gözlemlediğim bu yeni albümün çok oldukça özgün caz çalışmalarından oluşmuş olduğu. Parçaları dinlemek bir zevk idi müzikalite üst seviyede her birinde. Tabii sanatçının müthiş yorum gücü de yadsınamamaz.

Bu yeni parçalar dışında eskilerden sadece Half Way To Perfect World ve Don’t Wait Too Long’ u okudu ama yeniler ilk kez orada tanışsak ta bize hiçte şaşırtıcı gelmedi, hemen parçalara ısındık yapıları öyle ve her biri özenli çalışmalar.

Sonuçta konser bir çırpıda başladı ve bitti hissi verdi malum yorumcu iyi ve parçalar güzelse zaman nasıl geçiyor anlayamıyorsunuz, sanatçıya bis yaptırsak ta ancak bir parça daha dinleyebiliyorsunuz ve son geliyor.

Altta sanatçıdan I'm All Right....


Bakalım bir daha ne zaman Madeleine Peyroux burada bir konser verecek, bekleyeceğiz ve son söz yeni çıkacak albümünü kaçırmayın derim…..

Altta sanatçıdan Weary Blues....

1 Aralık 2010 Çarşamba

İdil Biret Alexander Rudin Konseri 29 Kasım 2010


Yıllardır eşimle ünlü sanatçımız İdil Biret'in konserine gitmeye çalışırdık ama her sefer bilet bulamama sorunu sebebiyle geçen Pazar akşamına dek bu konuda başarılı olamamıştık. Sonuçta azim yaptık ve bu unutulmaz konsere gittik.


Sizlere önce konser mekanından bahsedeyim : Süreyya Operası bence Kadıköy belediyesinin en önemli kültür hizmeti biz Kadıköylüler için, yıllarca sinema olarak kullanılan tarihi yapı aslına göre restore edilerek 3 yıl evvel opera olarak açıldı. Şimdi devlet opera ve balesinin temsilleri ve İdil Biret, Şefika Kutluer, Borusan Quartet gibi dünyaca ünlü sanatçı ve orkestralarımız ve yabancı sanatçıların konser verdikleri bir kültür merkezi.



Konser ile alakalı yazı öncesi biraz sanatçıları tanıtayım:

Alexander Rudin:  Viyolensel ve piyano eğitimi alan sanatçı 1960 Moskova doğumlu. 1976-1982 yılları arasındaki çalışmalarıyla pek çok uluslararası ödül aldı. Solist olarak Royal Filarmoni, Viyana Senfoni,Münih Oda orkestrası gibi orkestralarla çalıştı. Ayrıca orkestra şefi olarak pekçok orkestra ile çalıştı.

İdil Biret: İdil Biret’in müziğe olan ilgisi 2 yaşında başladı. Dört yaşında Bach'ın prelüdlerini çalmaya başladı. İlk derslerini Mithat Fenmen'den aldı. 1948 yılında, henüz yedi yaşındayken, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Biret'in yurt dışında eğitiminin gereksinimlerinin karşılanması için TBMM'ye bir teklif sundu. Bu teklif sonucunda İdil Biret için özel olarak çıkartılan kanunun adı "Harika Çocuklar Kanunu"dur. Bu kanun çerçevesinde eğitimi için ailesiyle birlikte Paris Konservatuarı'na gönderilen Biret, burada 20. yüzyılın önemli pedagoglarından Nadia Boulanger ile çalıştı. 8 yaşında paris radyosunda ilk konserini verdi. Fransız piyanist Alfred Cortot'dan dersler aldı. İdil Biret'ten ömrü boyunca "en değerli öğrencim" olarak söz eden hocası Alman piyanist Wilhelm Kempff, onunla müzikal ilişkisini] hayat boyu sürdürdü. Biret 11 yaşındayken Kempff ile Mozart'ın İki Piyano İçin Konçertosu'nu Paris Champs-Elysees tiyatrosunda çaldı. Zaman zaman Kempff'in Positano'da verdiği master class'lara katıldı. Kempff'in 90. yaşı için düzenlenen konserde çaldı.
Biret, Paris Ulusal Konservatuarı’nı Yüksek Piyano, Eşlikçilik ve Oda Müziği dallarında birinci olarak bitirdiğinde 15 yaşındaydı. 16 yaşından itibaren çeşitli dünya sahnelerinde yer aldı. Amerika’daki ilk konserini 21 yaşında, Rachmaninoff’un Üçüncü Piyano Konçertosu’nu çalarak Erich Leinsdorf yönetimindeki Boston Filarmoni Orkestrası ile gerçekleştirdi. İlk Rusya turnesini piyanist Emil Gilels’in çağrısı üzerine yaptı ve bu ülkede büyük başarı kazandı. Yıllar içinde bu ülkede yüze yakın konser verdi. Biret beş kıtayı kapsayan konserlerinde Atzmon, Copland, Kempe, Keilberth, Sargent, Monteux, Fournat, Leinsdorf, Pritchard, Scherchen, Rozhdestvensky, Mackerras gibi ünlü şeflerle çaldı; Montreal, Berlin, Montpellier, Nohant, Royan, Dubrovnik, Atina, Ankara ve İstanbul festivallerine katıldı. Boston Symphony, Orchestre National de France, Orchestre Suisse Romande, London Symphony, Leningrad Philarmonic, Leipzig Gewandhaus, Dresden Staatcapelle, Tokyo Philarmonic, Sydney Symphony ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde dünyanın her yerinde konserler verdi.

Kraliçe Elisabeth (Belçika), Van Cliburn (ABD), Busoni (İtalya), Liszt (Almanya) gibi birçok uluslararası piyano yarışmasında jüri üyeliği yapan İdil Biret'in aldığı ödüller arasında "Lili-Boulanger" (Boston), "Harriet Cohen/Dinu Lipatti" (Londra), Polonya hükümetinin "kültür liyakât" ve Fransız hükümetinin "Chevalier de I'Ordre National de Merite" nişanları da bulunmaktadır. İdil Biret, 1971 yılından beri Devlet Sanatçısı'dır.
Bugüne kadar sanatını icra ettiği plak ve CD'lerin sayısı 80'i geçmektedir. Biret'in 60'larda ve 70'lerde Atlantik ve Finnadar için yaptığı kayıtlar romantik repertuvardan çağdaş bestecilere uzanan bir yelpazededir. Sanatçı 1980'lerde plak tarihinde ilk kez Beethoven senfonilerinin Liszt tarafından yapılan uyarlamalarının tamamını seslendirmiştir. Daha sonra Frederic Chopin'in bütün piyano eserleri, Johannes Brahms'ın bütün solo piyano eserleri ve konçertoları, Sergei Rachmaninoff'un bütün piyano eserleri Biret tarafından kayda alınmıştır. Bu icralar pek çok eleştirmenin hayranlığı ile karşılanmış ve sanatçının "çağımızın en önde gelen piyano ustalarından biri" olarak nitelenmesine yol açmıştır.1995'te Chopin'in bütün eserleri dizisi Varşova'da yapılan "Chopin Plakları Büyük Ödülü" yarışmasında jüri özel ödülünü almıştır. Aynı yıl kaydettiği Fransız besteci Pierre Boulez'in üç sonatını içeren CD Paris'te yılın "Altın Diyapozon" ödülünü almış ve Le Monde gazetesi tarafından 95 yılının en iyi plakları arasına seçilmiştir. Denirki Chopin eserlerini Chopin kadar güzel icra eder.
1997 yılında, 100. Ölüm Yıl Dönümü nedeniyle Brahms'ın tüm solo piyano eserlerini 5 konserlik bir dizide seslendirmiştir. Biret ayrıca 2002'de Ligeti'nin etüdlerini kayda almıştır. Biret dünyanın en geniş repertuvarlı piyanisti ünvanını taşımaktadır.Biret'in Stravinsky'nin "Ateş Kuşu" süiti uyarlaması, hocası Kempff'in uyarlamalarını çaldığı plaklar da önemli kayıtlardandır. Biret, 2007 yılında Chopin yorumları nedeniyle Polonya Cumhurbaşkanı tarafından "Üstün Hizmet Nişanı" ile onurlandırılmıştır.
İdil Biret, daha önce tamamını plak haline getirdiği ve konserlerde seslendirdiği Beethoven senfonilerinin Liszt uyarlamaları dizisine 2000'lerde bestecinin tüm konçerto ve sonatlarını kayda alarak devam etmiştir. 2008'in Aralık ayında 5 kıtada piyasaya çıkan "Beethoven edisyonu", bestecinin konçerto, sonat ve senfonilerinin ilk toplu sunumu olmaktadır. Bu serinin tümü sanatçıya ait bir etiketle çıkmıştır

Gelelim konsere bun u size altta eşimin kaleminden aktaracağım;



"SAAT : 20:00
TARİH : 28.KASIM.2010 PAZAR
SANATÇILAR : İDİL BİRET ( PİYANO )
ALEXANDER RUDİN ( VİYOLONSEL )
PROGRAM : BEETHOVEN – BRAHMS


Yaklaşık bir ay evvel aldığımız biletler ( İDİL BİRET konserine gidebilmek için üç senedir uğraşıyoruz.) artık cüzdanımdan çıkmak için can atıyorlardı.O günün sabahında her konsere gidiş öncesi olduğu gibi,çok heyecanlıydım.Akşamın olmasını iple çekiyordum nede olsa koskoca ; bence piyanonun DİVASI İDİL BİRET’i dinlemeye gidecektik.Programda çok iyiydi BEETHOVEN – BRAHMS daha ne olsun. Konser saatine kadar biraz evde Pazar keyfi yaptık sonra akşam üzeri evden çıkıp biraz alışveriş merkezi gezisinden sonra saat 18:00 gibi KADIKÖY’e indik.Güzel bir tur yaptık zaten Kadıköy’ün akşam güzelliğini anlatmaya gerek yok her yer ışıl ışıl,insanlar cıvıl cıvıl güzelliğine ayrı bir güzellik katıyor.Tabii bu arada bu güzel günü epey bir hüzne boğan HAYDARPAŞA yangını; o gün içimizi ayrı bir yaktı kendiyle birlikte.Daha sonra bir güzel karnımızı doyurduktan sonra nihayet konser saati geldi.

Süreyya Operasının önündeki kalabalık görülmeye değerdi doğrusu yaş ortalaması biraz yüksek olsa da arada gençler ve annelerinin elinden tutup gelen bıcır bıcır konser için giyinip süslendiği belli olan minikler de vardı.Konserin başlamasına 15 dk. kala Süreyya Operasının o büyülü atmosferinde oturuyorduk işte,yerimizde süperdi en önde sahne ortası…Salon yavaş yavaş dolmaya başlamıştı,konserin başlamasına 5 dk. kala localarda dahil olmak üzere artık salonda oturacak yer kalmamıştı.Artık heyecan doruktaydı,sabırsızlığım daha da artmıştı.

Konserin başlayacağını gösteren zil sesinin ardından, salon ışıkları kapandı.artık sahne ışıl ışıldı sanki misafirinin büyüklüğünün oda farkındaydı ve işte İDİL BİRET karşımızdaydı ALEXANDER RUDİN’de onunla birlikte,her ikisi de son derece güler yüzle ve kibarca bizleri selamladıktan sonra programa başladılar.Piyanodan dökülen notalar,viyolonselin buğulu sesiyle daha büyülü bir hal almıştı.Bazen coşuyorlar.bazen o kadar sakinleşiyorlardı ki müziğe kendimi kaptırdığımdan olsa gerek,bütün hücrelerime kadar rahatladığımı hissedebiliyordum.Beethoven’in ardından çok kısacık bir arar verdikten sonra Brahms’a geçmişlerdi yine çalınan eser süperdi alıp götürüyordu insanı yaklaşık saat 20:45 civarında ilk ara verildi.İnsanlarda çıt çıkmıyordu kendi aralarında yorumlar yapıp konuşanlar haricinde.Umduğumdan daha muhteşemdi arada yerimden bile kalkmadan 15 dk. Geçti programın ikinci yarısı için yine sahnedeydiler,insanların çılgın alkışları arasında ilkinde olduğu gibi yine hiç konuşmadan başlamışlardı.Parmakları sanki büyülüydü öyle güzel dokunuyordu ki tuşlara öyle nazik,öyle sevecen yılların dostluğunu paylaşıyorlardı besbelli.ALXANDER RUDİN ise bütün konser boyunca gözleri kapalı sanki başka bir boyutta viyolonselin tellerinde gitti geldi oda sahnede devleşti eserlerle birlikte.
(Konser sonrası hatırası Bohlener ailesi İdil Biret ile)

Her şeyin bir sonu olduğu gibi bu güzel büyülü gecenin de sonu gelmişti.Konser bitmiş bizi selamlıyorlardı herkes ayakta alkışlıyordu sahneden ayrıldılar ama yoğun alkışlardan dolayı tekrar sahneye dönüp bis yaptılar en son çaldıkları eserin son bölümünü önlerindeki notaları kaldırıp ezbere çaldılar,tekrar bizleri selamlayıp sahneden ayrıldılar.Ve işte konser bitmişti içimizde tüm güzellikleri bırakarak.Salondan dışarı çıktık üzerimizi giyindikten sonra sanatçı odalarının yolunu tuttuk ( daha önce bize konser bittikten sonra sanatçıların imza verecekleri duyurulmuştu. ) Uzun bir beklemenin ardından Bülent ( Bohlener ) ve ben evden her ihtimale karşı yanımızda olsun diye götürdüğümüz CD ve PLAK ile birlikte İDİL BİRET’in yanındaydık.Sıcak güler yüzlü bir karşılamayla sohbete başladık daha sonraki programları ve bu akşam ki muhteşem konseri ile ilgili sonra ben CD’yi imzalaması için uzattım imzaladıktan sonra sıra Bülent’e ( Bohlener ) geldi PLAK’ı imzalaması için uzattığında çok şaşırdı 1972 tarihli bir plağı olduğu için teşekkür edip imzaladı.Ricamızı da geri çevirmedi o geceyi daha da ölümsüzleştirmek adına birde fotoğraf çektirdik,odadan dışarı çıktığımızda İDİL BİRET’in eşi ile ALEXANDER RUDİN sohbet ediyorlardı.Konser sonrası fuaye salonunda sergilenip satışa sunulan CD’lerin içinde kendisine ait bir tek bile CD bulamadığımızdan dolayı, bizde kendisine teşekkürlerimizi sunarak konsere ait programı imzalattık.

Böylece muhteşem bir Pazar gününün ardından müziğin büyüsüyle evimizin yolunu tuttuk.İnşallah daha nice güzel eserleri hep onun büyülü parmaklarından dinlemek ümidiyle…..ve sizlerle paylaşmak dileğiyle hepinize sonsuz SEVGİLER……

Mine ŞAMAN
( Mrs.BOHLENER )"

19 Ocak 2009 Pazartesi

Cesaria Evora Konseri


Arkadaşlar madem konumuz müzik sizlerle eşimin turkeyforum'da çıkan ve dün gittiğimiz Morna'nın kraliçesi Cesaria Evora konseri hakkındaki yorumunu aynen oradan alarak altta veriyorum,

"Morna'nın Çıplak Ayaklı Divası Cesaria Evora

Daha önce size 18.Ocak.2009 Pazar günü İş-Sanat’da “ CESARİA EVORA “ konseri olduğunu duyurmuş,konser sonrası izlenimlerimi de daha sonra aktaracağımı yazmıştım.

İşte size muhteşem gecenin ayrıntıları ;Güne müthiş bir heyecanla başladım,eşimle beraber bir an önce akşam olsada bu güzel dinletiyi izlemeye başlasak diye akşamı iple çektik.Saat 15:00 gibi evden çıktık önce Beyoğlu’na şöyle güzel bir yürüyüş ve kültür turu yaptıktan sonra saatler ilerlemişti.Akşam yemeğimizi yedik ve konser alanına doğru yola çıktık evden arabasız ayrıldığımız için biraz zorlansak da konser salonuna ulaştık.Büyük bir kalabalık kapının önünde yığılmış ağır ağır salona doğru ilerliyordu.İçeri girdik geniş bir güvenlik ağından geçtik.Eşim ( Bohlener ) ve ben fotoğraf makinelerimizi yanımıza almıştık ama ne yazık ki girişte makineleri vestiyere teslim etmemiz konusunda bizi uyardılar,büyük bir düş kırıklığına uğramıştık Eşimin ( Bohlener ) makinesi tam profesyonel kocaman olduğu için kamufle edemediğinden vestiyere bırakmak zorunda kaldı.Bense vestiyerin küçük bir dalgınlığından faydalanarak makinemi salona yanımda götürmeyi başardım,Tüm uyarılara rağmen “ DİVA “ yı bir şekilde görüntülemem lazımdı ama nasıl ???Salona kapıda bizleri karşılayan görevliler eşliğinde girdik İş-Sanatı bilenler bilir sahnesi ve salonu çok şık ve rahat koltuklarımıza yerleştik.Yerimiz tam orta bölümde sahneye hakim iyi bir yerdeydi.İzlemeye gelenler birer birer koltukları doldurmaya başlamışlardı bile tam ön sıramıza tanıdık bir sima yerleşti “ Bülent Eczacıbaşı,Eşi – Tüsiad Başkanı ve Eşi “ gecenin eğlenceli olacağı belliydi yüzler hep aşina olduğumuz kişilerdi.Kısa aralıklarla verilen duyurular sonrasında konser nihayet başlamıştı.Sekiz kişilik vokal ve müzisyen grubu ilk açılış parçasını coşkuyla çalmaya başladılar.Sahnede ve seyircilerde heyecan ve sabırsızlık artık belli ediyordu kendini.Parçanın sonunda sahnenin kenarından küçük yapılı,sevimli gülüşüyle el sallayarak bir kadın geldi ve işte Morna'nın çıplak ayaklı Diva’sı karşımızda duruyordu.Salon alkış sesleriyle doluydu,hiç vakit kaybetmeden hemen ilk parçaya geçti ardından 1-2-3-4-5-6. parçalar gelmişti,hiç soluk almadan bir çırpıda 6 parçayı söyleyivermişti.Aradaki minik akaklıklar haricinde ( ilk iki parçada şarkıyı söylerken öksürdü) her şey güzeldi.Fakat çözemediğim bir ruh hali vardı;Diva seyirci ile hiç temasta bulunmamıştı sanki şarkıları bir an önce söyleyip gitmeliyim dercesine sahnenin önünde aynı pozisyonda durup söylemeye devam ediyordu.Bende hafif hafif hayal kırıklıkları başlamıştı acaba böylemi olması gerekiyor diye düşünmeye başladım içten içe.Sahnede gözüyle,çenesiyle ve elleriyle oynayan bir sanatçı vardı; böylece bir solukta 6 parça bitmişti.Bu arada kendi hariç müzisyenler acayip eğleniyorlardı özelikle keman ve saksafon ustaları bence konserin en eğlenceli simalarıydı.Sahne performansları ve doğaçlamaları süperdi.Diva son söylediği parçanın sonunda müzisyenleri tek tek gayet ciddi bir tavırla bize tanıttı en sonunda da gülerek ben “ Cesaria “ dedi işte o an hepimiz gülmeye başladık.Neden seyirciyle temasta bulunmuyor diye düşünürken birden karşımızda Portekizce bize derdini rahatça anlatan birini buluverdik ve sanki bizde anlıyormuşuz gibi söylediklerini tasdik ettik.Parçanın sonunda ön koltukta oturan seyircilere doğru bir şeyler söyleyerek sahnenin gerisinde onun için hazırlanmış masaya oturup bir anda gayet rahat bir şekilde sigarasını yakıverdi o andan itibaren her şey daha farklı olmuştu.Kendi için verdiği tek mola buydu,bu küçük sigara molasından sonra diğer parçalara geçi artık herkes yerinde dans ediyordu kendiside biraz daha rahatlamış gözüküyordu.Her parçanın sonunda yenisi başlarken artık o sahneye el sallayarak çıkan küçük kadın adeta devleşti.Müzisyenlerde çoştukça çoştular ve çoşturdular.Ve işte o an konser bitmişti el sallayarak çıktığı sahneden yine el sallayarak sessizce iniyordu.Ama seyircinin onu böyle eken bırakmaya pek niyeti yoktu.Alkışlar eşliğinde bis yaptı ve işte “ Besame Mucho “ parçasını söylüyordu ve ben fırsat bu fırsat diyerek yanımda gizli soktuğum fotoğraf makinemle video çekimine başlamıştım,bu fırsatı kaçıramazdım ki parçayı baştan sona bir güzel çektim anlayacağınız anı ölümsüzleştirdim.

İşte size konserin izlenimleri İstanbul’dan bir Diva geçti yaşadığım muhteşem akşamlardan biri daha istemeden de olsa bitivermişti.Eve dönerken aklımda onun muhteşem sesi,sıcak gülümsemesi,süper müzisyen ve vokal gurubu ile harika parçalar kalmıştı.

Ayağına,yüreğine,sesine sağlık “Çıplak Ayaklı Diva CESARIA EVORA “ inşallah ömrün uzun olurda bizi böyle bir yorumdan,böyle bir sesten ve harika parçalardan mahrum bırakmazsın,tekrar bir yerlerde buluşmak dileğiyle seni dün akşam olduğu gibi ayakta alkışlıyorum.

Mrs.Bohlener"
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...