2 Kasım 2012 Cuma

Atatürk Arboretumu - Saklı Cennet - 2


Bundan iki ay kadar once Atatürk Arboretum’una ilk gezimizi eşimle yapmıştık ki bu gezi ile alakalı yazımı blogta sizlerle burada paylaşmıştım. İlk gezide eski yangın kulesi ve Karacalar’ın yaşam alanlarını görme fırsatımız olamamıştı. Ayrıca bu eşsiz doğayı birde sonbaharın renkleri altında görmeyi istiyorduk. Bu nedenle aynı mekana tamamlayıcı bir gezi daha yaptık.


Öncelikle bizler gibi İstanbul’da Kadıköy yakasında yaşayan dostlar için Bahçeköy’deki bu eşsiz doğa parçasına hem de araba olmaksızın ulaşmak çok kolay şöyleki; Kadıköy’den Karaköy’e vapurla geçin tünel yoluyla Beyoğlu’na çıkın Taksim’e dek yürüyerek hem Arboretum için idman yapmış olun hem de Beyoğlu’nu gezmiş olun. Taksim’den metro ve son durak Hacı Osman’da inin istasyon çıkışında yer alan 42HM hattı otobüsüne binin ve Kemerburgaz kemerleri’ ni geçer geçmez ki durakta inin yoldan karşıya geçin kemerler arkanızda kalacak şekilde 300-400 metre kadar yürüyün Kemerburgaz sapağını göreceksiniz köşesinde kapalı büyükçe bir kafe var o yola girip 800 metre kadar yürüyün girişe vardınız. Daha önce de yazmıştım hafta içi 2 TL karşılığı giriş serbest hafta sonu için yıllık 350 TL aidat vermek gerek.


Neyse gelelim konumuza bu sefer rotamız eski yangın kulesi idi ve Arboretum a girer girmez o yöne yöneldik, hayalim kuleye çıkıp oradan manzarayı fotoğraflamak idi ama ne yazık ki kuleye çıkmak tehlike ihtiva ettiğinden yasaklanmış. Kuleye varana dek yoldaki eşsiz enstantaneleri fotoğraflayarak eşimle ilerledik. Kuleye varınca onu da fotoğrafladım ki keşke ona çıkmak serbest olsaydı kimbilir ne fotoğraflar çekebilirdim bu eski yangın kulesinden.



Sonrasında Arboretum da Karacalar’ın yaşam alanı olan orman içine girdik ki burada şansınız varsa onları görebiliyorsunuz şansızsanız ki biz bu gruptandık tek Karaca dahi göremiyorsunuz ama eşsiz orman manzaralarını seyre dalıp fotoğraflarken dalından koparıp yabani Çilek yiyebiliyor ya da mantarları doğada fotoğraflayabiliyorsunuz. 



Bu arada eşsiz sonbahar renklerini söylememe bile gerek yok. Ayrıca derin ormanda bizim yaptığımız gibi arada yolu da kaybedebiliyorsunuz.


Karacalar’ın mekanını da gezdikten sonra parkta yer alan Nilüferlerle kaplı gölete geldik su içinde fotoğraflarda da gördüğünüz gibi tatlı bir hayat var ve gölet çevresindeki tasarım ile ağaçlar muhteşem. Bu göletten evvel orman kıyısında bir başka büyük gölet var ki bunun kuzey ucuna ormanda kaybolunca çıkmıştık.

Yürüyüşe devam edince sizi parkın girişine konumlu harika bir havuz karşılıyor bu havuzdan devam ederek sonuncu ve üçüncü gölete gidiliyor ve giderkende sonbaharın çizgileri sizi büyülüyor ama asıl muhteşem manzara gölete ulaşınca ki bunlarla alakalı altta çektiğim bolca fotoğrafı sizlerle paylaşmaktayım.



Sizlere tavsiyem bu huzur ortamına en az bir kez gidip günlük hayatın ve kentin stresinden uzak huzurlu bir gün geçirmeniz hele ki fotoğrafa meraklıysanız sakın kameranızı almayı unutmayın.

Altta bolca fotoğraf ekledim sizler için......



































































1 yorum:

  1. Gerçekten güzel yermiş.İstanbul gibi bir şehrin içinde stresten,gürültüden uzak olmaya herkesin ihtiyacı vardır.Fırsat bulursam mutlaka gitmek isterim.Tabi götürürsen Bülent Abi :)))

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...